Julia (I)
-->
I
Derin derin nefes alıyordu. Oturduğu
bu yerin yumuşaklığı, onu tedirgin bile etmiyordu. Gözlerinde
hissettiği basınç bir sigara yakmasına neden oldu. Hızlı hızlı
dört nefes çektikten sonra ensesinin epey terlediğini fark etti.
Sağ elinin dış yüzeyini ensesinde bir kez gezdirdi ve eline
bulaşan, soğumaya başlamış teri, üzerine giydiği strech
pantolona sildi. Elleri titremeye başlamıştı. Elindeki sigarayı
güçlükle ağzına götürebiliyordu. Her çektiği nefesi tam
olarak ciğerlerine nüfuz etmeden bırakmak zorunda kalıyordu.
Gözleri yanmaya başlamış ve kızarmıştı. Gecenin soğuğu
içinde bomboş bir caddede cansız birinin üzerinde oturmuş,
sigara içiyordu. Gözlerinin yanması ve kızarması çok akıl
almaz bir olay olmamalıydı. Kalkmak için hamle yaptı; fakat
kalkamadan cesedin üzerine oturduğunda garip bir ses geldi. Cansız
bir kas kütlesinin üzerine altmış üç kiloluk biri yarım metre
yüksekten düşerse mide kapakçıkları buna dayanamaz ve midede
bulunan sıvı ve katı maddeleri yemek borusuna doğru iter. Nitekim
öyle oldu ve cesedin ağzından otuz santimetrelik yolu birkaç
saniye içinde katedip gelen kusmuklar ağzının kenarından sızmaya
başladı. Bunu gören Julia önce gülümsedi, sonrasında kötü
kokunun beyindeki koku merkezini değişik frekanslarda uyarmasıyla
midesindeki katı sıvıları ters peristaltik hareketlerle dışarıya
boşalttı. Cesedin yüzüne doğru. Rahatlamış gözüküyordu. Her
ne kadar ensesi terlemeye devam etse de gözleri yanmıyor ve elleri
titremiyordu. Güldü.
Son birkaç saat içerisinde yaşadıklarını
hatırlamıyordu. Bu iyiydi. En azından şimdilik. Tüm kuvvetini
kullandığını sanarak yerinden doğruldu,arkasına bakmadan
yavaşça yürüdü. Sol cebinde sıkışmış olan Lucky strike
paketini çıkardı ve bir tane alarak, paketi aynı kabalıkla
yerine koydu. Sigarayı uzun nefesler alarak, uzun sürede bitirdi.
Açık bir market gördü ve dış görünüşünün ne halde
olduğunu umursamadan, girdi. Bir litrelik bourbon'a takıldı gözü
ve yirmi altı saniyede marketten çıktı. Çok susamıştı.
Bourbonun kapağını açtı ve gerçekten açtı, şişenin ağzını
ağzına dikerek 50 cl kadar olan kısmını içti. Susuzluğu
geçmesine rağmen, içindeki alkol bourbon'un midesinde kapladığı
yeri fazlasıyla hissetmesine neden oldu. Hafif midesi bulanır gibi
oldu, ama kusmadı. Yürüyerek, kaldığı motele geldi. Şişenin
dibini görmüştü ve alkol kanına hızla karışıyordu. Odasında
bulunan ufak buzdolabından buz gibi bir bira aldı ve bir çırpıda
bitirdi. Başı dönüyor, göz kapaklarına direnemiyordu. Sızdı.
Ertesi gün, uyandığında
vücudundaki sıvı kaybının etkisiyle başı ağrıyordu. Kalktı
odada bulunan derme çatma banyoya girdi. Küvet, musluğunun sürekli
durgun bir noktaya damlattığı su nedeniyle oksitlenen demirin sarı
ile kahverengi tonları arasında ilginç bir renkle ortadan ikiye
ayrılmıştı. Üzerindekileri çıkartarak küvetin içerisine
girdi ve akşamın verdiği sarhoşluğu atabilmek için soğuk suda
banyo yaptı. Kırk dakika kadar soğuk suyun altında kaldı.
Çoğunlukla hareketsiz olarak, duşun saçlarından süzülüşünü
izlemeye çalıştı. Saçlarından süzülen sular, nefes almasını
engellemeye başlayınca, suyu kapattı ve banyodan çıktı.
Motel'de bulunan iplikleri çıkmış, sert havluyla vücudunu yavaş
hareketlerle kuruladı. Üzerine bir şeyler giydi ve bir şeyler
yemek için motelin ufak ve pis lobisine indi. Üç dilim domuz
pastırması, biraz tortilla ve hafif alkollü içki aldı. Var olan
dört tane masadan, üçüncüsüne oturdu. Motelin önünden geçen
arabaları izliyordu. Kasaba şerifi Castro'nun arabasının yaklaştığını
gördü.