Karanlık şehirde kasırgaya dayanmaya çalışan herif
Karanlık bir şehirde yalnız
kaldığında sığındığı tek şey kafesi kırılmış ve
cızırtılı sokak lambalarının loş ışıkları oldu. Bilinmeyen
bir zamandaydı bu. Karanlık şehrin ismi yoktu, karanlık şehirdi
işte. Geceleri, çoğunlukla, gök yere inerdi. Önce dışarı
çıkar, en yakın sokak lambasının altına yavaş adımlarla
ilerlerdi. İlk sokak lambasının altında göğe bakar, gözlerinin
içine bir kaç damla girmesini beklerdi, çıkardı. Başını öner
eğer ve birkaç dakika kadar damlaların çıkmasını beklerdi,
giren damlaların. Çıkanların girmesini hiç beklemedi. O zaman
dilimi onu her defasında farklı yerlere götürürdü. Bazen, bir
kaktüs olurdu Nevada çölünde. Bazen, göç zamanında bir kızıl
şahin olurdu, bitkin bir halde nehre düşerdi. Bazen, bir yıldırım
olur, hali hazırda milyonlarca elektrik yükünden sadece bir tanesi
olarak toprakta akardı. Hiç unutmadığı yada unutamadığı şeyse
köprünün başında, kasırgaya dayanmaya çalışan bir herif
olduğuydu.
Birkaç dakika böyle geçti;eğilerek, rütbeleri
söküldüğünden beri ayağında olan postallarının bağcıklarını
çözdü. Postalları ayağından çıkarmaya çalıştı.
Yapışmıştı. Bir türlü çıkartamıyordu onları.
Çıkmayacaklarını yada çıkaramayacağını anlayınca, daha da sıkı bağladı ve koşmaya
başladı. Anlamsız cızırtılar eşliğinde bir sokak lambasının
altından diğerine ve sonra diğerine. Böyle böyle, kıyıya kadar
geldi.
Deniz yorgundu. Onun ilk defa ,böylesine, çaresizce
kayalıkları aşındıramadığını görüyordu ve bu ona çok acı
veriyordu. Tekrardan göğe kafasını kaldırdığında, sisli ve
puslu bir hava muhteşem kızıl renkle onu karşılıyordu. Dolunayı
gördü. Kurt adam olmadığını düşündü ve dolunay anlamsız
geldi. Sakalını sıvazladı. Koşmaya başladı. Nereye ve ne
zamana kadar koşacağı önemli değilmiş gibi gücünün
sınırlarını zorlayarak koşuyordu. Her seferinde sokak
lambalarının altında durarak, üç- dört yıldır onunla
birlikte olan solunum yetmezliğine yenik düşüyor ve lobotomiye
ihtiyaç duyuyordu.
Karanlık şehrin dar sokaklarında koşmaya
devam etti. Kaldırımlardan değil yolun ortasından. Kaldırımları
sevmezdi ve karanlık şehirde ondan başkası yoktu. Şüphe
etmediği tek şey buydu. Nefes alamadığını hissettiği an
yığıldı. Gözleri kapanırken, sokak lambasına baktı ve orada
bulunan kara akbabanın, ona, gülümsediğini gördü. Gözleri
kapandı.
Gök; yere inmeyi, durdurdu. Sokak lambaları, eskisi kadar tembel değildiler ve daha parlak yanıyorlardı. Hiç gün doğmamış, güneş görmemiş bir kent yakıcı ve bir o kadar pırıltılı ışığı görüyordu. Dolunay, kendini bir sonraki gece göstermek için veda ediyordu ve deniz hırçınlaşmıştı; köprüde kasırgaya dayanmaya çalışan herif, dayanamamıştı; terk edilmiş şehirde ayağında postallarından yoksun, bulundu.
Gök; yere inmeyi, durdurdu. Sokak lambaları, eskisi kadar tembel değildiler ve daha parlak yanıyorlardı. Hiç gün doğmamış, güneş görmemiş bir kent yakıcı ve bir o kadar pırıltılı ışığı görüyordu. Dolunay, kendini bir sonraki gece göstermek için veda ediyordu ve deniz hırçınlaşmıştı; köprüde kasırgaya dayanmaya çalışan herif, dayanamamıştı; terk edilmiş şehirde ayağında postallarından yoksun, bulundu.