IG (II)
Her gün geçtiğim sokakların grisinden geçtim. İnsanların hep bir yerlere yetişmeye çalıştığını, yaşam mücadelesini gördüm. Kümese girmiş tilkiden kaçarcasına koşuşturduklarına tanık oldum ve tiksindim. Hepsi birbirinin altından kuyu kazmaya çalışıyormuş izlenimi oluştu. Bir süre daha yürüdükten sonra sokakların grisinden çıkmış, şehrin kaosuna dalmıştım. Trafik reçel gibiydi, yoğun; fakat tatlı olmayan bir reçel. İnce bir yağmur başladı, ruhu dinlendiren ve kirlenmiş havayı filtre eden bir yağmur; büyük özgürlük.
Otobüs durağında yağmurdan korunmaya çalışan insanlara baktım bir süre ellerinde şemsiye olduğu halde ve kendilerine zarar vermeyecek bir yağmurdan kaçınmak için 10 kişiyi altında barındırabilecek durak çatısının altına geçmeye çalışıyorlardı. Her yerde ettikleri rekabet, burada da peşlerini bırakmamıştı. Şemsiyesi olmayanlar, haklı olarak, durağın altında bekleyen ve şemsiyesi olanlara serzenişte bulunuyorlardı. Aralarında ufak tartışmalar çıkıyor ve şemsiyesi olan sigara içme bahanesiyle aralarından geçiyor; çevre baskısından sıyrılıyordu.
Yürümeye devam ettim, durağın önünden geçeceğim sırada, otobüs geldi. Herkes iri adımlarla hatta koşar adım dedikleri şekilde adeta Amerikan futbol müsabakalarında görülebilecek omuz mücadeleleriyle otobüsün önüne geldiği anda, önünden geçtiğim kadının azarıyla karşılaştım. Haklı olup olmadığını düşünmedim ve hiçbir eylemde bulunmadan tepkisizce yoluma devam ettim. O rekabetçilerden değildim ve olmayacaktım; ben suyun merhametiyle vaftiz edilmeyi tercih ediyordum. Yürüdüm, iskelenin başına geldim. Deniz bugün heybetli, yağmurun merhametine karşılık denizin acımasızlığı, ikisi de su; birisi tuzlu.
Otobüs durağında yağmurdan korunmaya çalışan insanlara baktım bir süre ellerinde şemsiye olduğu halde ve kendilerine zarar vermeyecek bir yağmurdan kaçınmak için 10 kişiyi altında barındırabilecek durak çatısının altına geçmeye çalışıyorlardı. Her yerde ettikleri rekabet, burada da peşlerini bırakmamıştı. Şemsiyesi olmayanlar, haklı olarak, durağın altında bekleyen ve şemsiyesi olanlara serzenişte bulunuyorlardı. Aralarında ufak tartışmalar çıkıyor ve şemsiyesi olan sigara içme bahanesiyle aralarından geçiyor; çevre baskısından sıyrılıyordu.
Yürümeye devam ettim, durağın önünden geçeceğim sırada, otobüs geldi. Herkes iri adımlarla hatta koşar adım dedikleri şekilde adeta Amerikan futbol müsabakalarında görülebilecek omuz mücadeleleriyle otobüsün önüne geldiği anda, önünden geçtiğim kadının azarıyla karşılaştım. Haklı olup olmadığını düşünmedim ve hiçbir eylemde bulunmadan tepkisizce yoluma devam ettim. O rekabetçilerden değildim ve olmayacaktım; ben suyun merhametiyle vaftiz edilmeyi tercih ediyordum. Yürüdüm, iskelenin başına geldim. Deniz bugün heybetli, yağmurun merhametine karşılık denizin acımasızlığı, ikisi de su; birisi tuzlu.