Çizgiler ve Noktalar Üzerine
-Heeee şu mesele.
+Hemen hemen.
-Evde hissettiren
gitar tonları...
+Erkeklerin
yazdığı iyi şarkılar zaten eve dönüş ya da evde olma hakkındadır.
-Güzeel! hep
çıktığımız yere dönmek çabasındayızdır diyorsun.
+Tüm mesele bu
değil mi dikdörtgen duvarların arasında kendini evde hissetmek. Sıcak, huzurlu
ve güvende.
-Sarmalanmış,
nemli vesaire...
+Embriyoyken her
şey çok kolay.
-Evet sahiden de
büyük bir kısmı bu meselesi, tümü değilse de kapsanmış da denebilir.
+Dünyadaki
tecavüzden uzak.
-Embriyodan yola
çıkacak olrusak.
+Eh, hemen hemen
her şey onun hakkında.
-Rahmin çıkardığı
boğuk sesleri dinliyorsun. gözlerin bile kapalı daha.
+Akciğerlerine
hava dolmamış. Annene ilk hediyeni vermemişsin.
-Evet, çığlıklarla terk ettiğimiz deliğe geri girmek. Tabii zor oluyor. Olsaydı
oluyormuş gibi olduğu durumlar bu kadar iyi hissettirmezdi.
+Düşünsene
insanlara bir deliğe girmek ve o deliğine girilen insanlara kısa bir an da olsa
ne kadar iyi hissettiriyor. Bunun için Cumartesi akşamları dışarı çıkanlar bile
var.
-Düşün yani. Hem
de cumartesi akşamı. Kısa süreli olmasa bu kadar iyi hissettirmezdi.
+Eh, tabii o
zaman alışkanlık haline gelir hayatının bir parçası olurdu.
-Her şeye
hükmetmek isteyen insanın bir şeyler bir seferlik hükmü altına girmeye görsün, hemen
onlara yeniden hükmetmek istediği zamanlara dönmek istiyor. Belki de mesele
girmek veya çıkmakla ilgili değil de sürekli girip çıkmakla ilgili.
+Mesele sürekli
girip çıkma özgürlüğüne erişmekle alakalı da olabilir. Mevzu hakimiyet kurmayla
alakalı sanırım.
-Onunla epey
bağlantılı evet; ama sadece onunla değil.
+Biraz da neslin
aktarılması. Güneş batmayan imparatorluğun üzerinde güneşi batırmayacak hayvanlar yetiştirmek, üretmek. Yaratmak… hatta
yaratmak tanrıya mahsustur lafına ayar vermek için bile olabilir.
-Tanrı kavramını
hükmetmek arzusu.
+Arzu güzel bir
kadın ismi.
-Kesinlikle. Bir tane daha
güzel kadın ismi vardı da unutmuşum.
+Arzum'dur o da.
-Muhtemelen öyleydi,
ama ben yine de unutmuşum.
+İnsan neleri unutmuyor sevgili 102. Düşünsene her şeyi hatırladığını. Unutmayı bile unutmuş oluyorsun. Dışarıdan gözleyenlere bunu söylesen, sen çıldırmış olmalısın derler. Zaten o kadar şeyi hatırlasan…
+İnsan neleri unutmuyor sevgili 102. Düşünsene her şeyi hatırladığını. Unutmayı bile unutmuş oluyorsun. Dışarıdan gözleyenlere bunu söylesen, sen çıldırmış olmalısın derler. Zaten o kadar şeyi hatırlasan…
-O biçim yani. Ben unutmaya dünden razıyım. Boşluk beynimi doyuruyor
+İçini de kemirir
o be.
-İşte hep bir
girip çıkma, yapıp tekrar bozma dinamiği.
+Yıkmak, yeniden
yapmaktır diyor bunaklardan biri, gerçekten doğru sanırım. ademoğlu, boşluğu
boşluklar doldurmayı öğrendiği zaman… İşte o zaman dolu bir şeyin gerçekten
boşaltılabileceğini ve boş bir şeyin gerçekten doldurulabileceğini kavrayacak.
-Bunu öğrenenler
bununla birlikte başkalarındaki boşluğun doldurulamayacağını da öğrenecekler.
+İki çizgi arası,
ne boştur ne doludur. Gerçek anlamda hiçlik. Muazzam bir şey. İnsan da böyle
bir şey galiba ne dolu ne boş. Ne doludur ne boştur; ama insan, doldurulabilir
aynı anda boşaltılabilir. Hem kim bakabilir ki gerçekten kendi içine?
-İşte bakamıyor
hiç. Baksa bile göreceği şey karanlık. Karanlıkta da çizgilerin arasındaki
boşluklar mı var yoksa, sadece noktalar mı var?
+Karanlıkta
çizgiler yoktur. Karanlık noktalarla doludur.
-Çizgiler de
noktalardan oluşuyor. Hepsi karanlığa karşı.
+Gecenin efendisi
noktalarken, gündüzün efendisi çizgiler o halde.
-Boşluğa bir nokta koyduğumuzu sanalım.
Gecenin sabaha, henüz dönmediği bir zamanda, 102 numaralı adamla uzun süre sonra gerçekleşen toplantının kaydıdır