Zamansız Mekan, Mekansız Zaman


Zamanın henüz varolmadığı bir zamanda, mekanın henüz varolmadığı bir mekanda, her şeyin temelinde hiçbir şey vardı, sözleri aktı parmaklarından kağıda. Bu sözler 30 yıllık hayatının, milyonlarca yıl yaşamış içselliğine aitti. her zaman çıktığı bu içsel yolculukta duyduğu, yankıların denizden karaya doğru vurduğu zamanın varolmadığı bir sabah vakti zamanın varolduğu gecenin en karanlık vaktine yaklaştığını anlardı. Işıksızlık içinde kapattığı masa lambasından sonra karanlığın içinde yalnızca yankıların neon renkleri ve ıslak, iri kesilmiş tütünden sarılma sigarasının yanan külü gözükürdü ve şimdi tan ağarıyor olanca ağırlığıyla sigarası bitmek üzere yankıların neon renkleri kaybolmuş vaziyette yeni bir yaşam başlıyor, zamanın var olduğu mekansız mekanda. Bir albatros uçuyor, göğün tepesine doğru. Son bir uçuş. Göğün en tepesinden yerin en dibine doğru. Belki yankılar, kıyının içselliğinden gerçekliğe doğru.