Noktalı Virgül
Noktalı virgülü, bugün anladım.
Senin hikayen biterken,
Benim hikayem bir süre daha devam edecek.
Yer yarıldı ve sen içine girdin.
Şimdi, saat sabaha karşı
Ve odaya hayalin yayılıyor.
Rüyalarda mı konuşacağız seninle?
Böyle susmak olmaz, birazcık anlat.
Sen, şevkat öğreten;
Kinime ve gözyaşlarıma boğma beni.
Biraz yoruldum, biraz da yaşlandım gittiğinden beri.
Menekşelerin kokusunda,
Aysız gecelerde,
Dalgasız denizlerde,
Dumansız sobalarda
Buluşacağız seninle.
Her yerdesin ama görünmezsin
Sen gittiğinde,
Kanadı kırık bir masumiyet kuşu uçtu içimden.
Seni son kez öptükten sonra
Soğuk taşa oturup tüketmeye çalıştım ciğerlerimi,
Başaramadım.
Acı geldi sonra,
Göz yaşım akmadı ama kalbim...
Kalbim paramparça oldu.
İnsan kalbi... Zayıf bir organ.
Sevgiyle büyür,
Alışkanlıkla bağ kurar,
Ve parçalanır.
Sana afilli cümleler kurardım da anlamı var mı ki?
Seni taşıyacak bir cümle yazabilir miyim ki?
Anlara mı hapsedeceğim, yoksa anlarda mı yaşatacağım seni?
Fotoğraflarınla mı yoksa sözlerinle mi konuşacağım?
Sesin evde mi yankılanacak, yoksa kulaklarımda mı?
Yalnız kalınca mı geleceksin aklıma, yoksa hep mi orada olacaksın?
Biri adını anınca mı içim sızlayacak, yoksa adın anılmadığında mı?
Bazı günler mi sana benzeyecek, yoksa seni mi bazı günlere benzeteceğim?
Sen mi iz bıraktın ruhumda, yoksa ben mi açıyorum o izleri?
Her sabah biraz eksik mi uyanacağım, yoksa her gece seninle tamamlanmayı umarak mı uyuyacağım?
Varlığını,
Yokluğunda sürdürmek yaşatır mı ki seni?
Yoksa dondurur mu sadece seni?
Sen yokken başka biri olacak bu çocuk belli ki.
Ama biliyorum…
Bu çocuk ne zaman gözlerini kapatsa,
Senin kucağına düşecek yeniden.
Sana sormuştum ya "Doğuramaz mı hiçbir kadın beni, yeniden" diye.
Doğuramazmış, beni, yeniden!
Ben senin karnında değil kalbinde büyümüşüm.
Gece, gündüze gebeydi.
Doğuruyor şimdi.
Bulutlar geçiyor şimdi üzerimizden,
Kaldıralım başımızı.
Savuralım saçlarımızı,
İçimize dökülen gökyüzünün boşluğuna.